ÇEVRE DOSTU BİTKİSEL ÜRÜNLERE ÜYE OLMAK İÇİN ALTTAKİ LİNK İ TIKLA

HAVZA



HAVZA İLÇE İSİMİNİN MENŞEİ
İlçenin Kuruluşu ve Adının Kaynağı


Genel Tarih :


Havza’nın özel tarihine ilişkin ulaşabildiğimiz tüm bilgiler bir kaç yüz yıllık bir zaman dilimini kapsamakla birlikte Havza’nın da içinde bulunduğu bölgenin genel tarihi itibarıyla kuruluşu M.Ö.2000’li yıllara değin uzanmaktadır.
Bu yörenin tarihte -bilinen- ilk kullanımı önceleri Kızılırmak ve Yeşil ırmak deltaları arasında yerleşim kuran ve daha sonra bunu büyük bir uygarlığa dönüştüren Hititlilere aittir.([1])
İlçenin Samsun ilindeki konumu
M.Ö.7. yüzyılda Samsun’un İyon yalı Miletler tarafından bir kıyı kenti olarak kuruluşundan sonra bir süre Milet’lilerin etki alanına giren bölge daha sonra Kafkaslardan gelen Kimmer’lerin istilasına uğradı. Bu yıllarda sık-sık yapılan savaşlar sonucu Havza’yı da içine alan yörenin önce Persler tarafından idare edildiğini,Büyük İskender’in tüm Anadolu’yu Makedonya İmparatorluğunun sınırlarına katmasından sonra da Makedonyalıların egemenliğine geçtiğini görüyoruz.
2.jpg
M.Ö.1.yüzyılda bu kez Roma istilasına uğrayan bölge,M.S. 935 yılında Roma İmparatorluğunun ikiye bölünmesiyle Doğu Bizans İmparatorluğuna dahil oldu.
Bu yıllardan başlayarak Sinop yolu üzerinde önemli bir coğrafi ve stratejik özelliğe sahip olan Havza,1071 yılında kazanılan Malazgirt zaferinden sonra Anadolu’nun bir çok yöresi gibi zaman- zaman Türk hakimiyetine tanık olduysa da Haçlı seferleri sırasında sık-sık el değiştirdi.13.yüzyılda Selçukluların eline geçen bölge,bu hanedanın çökmesinden sonra önce Canik Beyliğine daha sonra da 1414 yılında Osmanlı yönetimine dahil oldu.
3.jpg


İlçenin kuruluşu ve adının kaynağı :


Havza,Karadeniz bölgesinin orta kesiminde,üzerinde çeşitli uygarlıkların yerleşip barındığı tarihi zengin kentlerimizden biridir.
Resmi belgelere dayalı tarihi MÖ 2000’li yıllara dek uzanmakta olan ilçeyi ilk kez kimlerin kurduğu tam olarak bilinememekle birlikte şehrin tarihi boyunca hangi isimlerle anıldığı konusunda bir hayli kaynak ve oldukça değişik iddialar bulunmaktadır.
4.jpg
Havza’nın ilk kez M.Ö.2500 yılında Hititler tarafından kurulduğu tezine dayanarak, kurucusunun Hitit hükümdarı Kavuzhan*olduğunu ileri süren bazı kaynaklara göre şehrin ilk adının “...kurucusunun adına izafeten(!) KAVZA olması icap eder.” Bu iddiayı ileri sürenlere göre “Kavza adı zamanla kibarlaşarak HAVZA biçimine dönüşmüştür.” [2]
Ne var ki bu bilgiler Rum Pontuslular dan günümüze ulaşan bazı haritalarda ve diğer belgelerde şehrin adının “Khavza” olarak yazılmış oluşuyla birlikte değerlendirildiğinde “Kavza” nın, gerçekte olup olmadığı yada kim olduğu meçhul “Kavuz Han”a ithaf edilerek bu şehre verilen bir isim olmak yerine Havza’nın Rum dilindeki ifadesi (söyleniş biçimi) olma olasılığını daha çok ön plana çıkardığından pekte sağlıklı bir iddia olmadığını ortaya koymaktadır.
5.jpg


Havza tarihini aydınlatan en önemli eserlerin başında gelen Hüseyin Abdi-zade Hüsamettin Efendinin “Amasya Tarihi” ve bu tarihin bazı büyük-küçük eserlerinin verdiği haberlere göre ise ,Havza’nın bilinen eski adı “Hançere” yahut “Gançere” dir.
(Zekeriya b.Mahmut el Kazvini ,”Asaru’l-Bilad” adlı eserinde bu Hançere (Ancere) kasabasını şöyle tanımlıyor; “..Ancere Anadolu da bir şehir olup orada Ters akan Irmağı vardır. Rivayet olduğu üzere 8 Ağustos 442 (1050) Pazartesi zelzele olmuş,zelzele 2 gün devam ettiğinden Anceredeki bir çok bina yıkılmış;bir kilise yere batarak hiç bir eser kalmamış, yerinden gayet sıcak bir su çıkıp yetmiş kadar mezrayı harap etmiş,bir çok kişinin boğulmasına sebep olmuş,sıcak suyun akışı dokuz gün devam ettiğinden herkes dağ başlarına kaçmış daha sonra su çekilmiş ve bir miktar kalmıştır...”) [3]
6.jpg
Hançere ve Gançere’nin yanı sıra bazı kaynaklarda da “Ancere” ve Hanceze” adı geçen şehre bu adın “Boğaz” anlamına gelmek üzere verildiği ve yerleş iminin bu günkü Havza’nın kurulu olduğu alana göre batı yönünde,kaplıcalardan daha yukarıda bulunduğu sanılmaktadır.
Havza’nın eski adı ve bu şehrin yerinde daha önce başka bir yer leşim olup olmadığı konusunda yaptığı araştırma bulgularını dile getiren Zübeyr-zade Mehmet Fuat Efendi de “Yurdumuz Havza” adlı eserinde ; Havza’nın “nam-ı kadimi”(eski adı) nın belli olmadığını belirterek, “..Gerçi milattan evvel ve sonraları şimdiki Havza’nın yerinde büyük ve muntazam bir şehrin mevcut olduğunu bazı Rum tarihçileri yazmakta ve eski Rumların ,Bizanslıların buraları icra-i hükümet (idare) ettiklerini göstermekte iseler de bunların ne dereceye kadar mevsuk (inanılır) oldukları anlaşılamamakla beraber esasen ne malumatların bizimle bir alakası ne de o şehrin şimdiki Havza ile bir ilişkisi yoktur..”
7.jpg
 [4] demektedir.
Mehmet Fuat Efendinin sözünü ettiği Rum tarihçilerinden günümüze kadar intikal eden bir rivayete göre,bu günkü Havza’nın yerinde Hançereden de önce mevcut yer leşimin batı ve kuzey-batı istikametinde adı “Çetrik”(Çermik) olarak anılan oldukça büyük bir yer leşim merkezi bulunuyordu. Bu yer leşim merkezinde sırasıyla Hititler,Pontuslular,Romalılar hüküm sürdüler.
Kuruluşu ve adının kaynağı konusunda böylesine çok değişik görüş ve iddialarla karşılaştığımız Havza’nın , Roma ve Bizans İmparatorlukları zamanında bir kaplıca beldesi olduğunu ifade etmesi bakımından “Thermee Phoseemeomitearem” olarak anıldığı belirlenmiştir. Antik Anadolu Coğrafyası (Geographika) yazarı Strabon’un söz konusu eserinde yer leşimin adından “ Phazemotis sıcak su kaynaklarının bulunduğu yer” olarak bahsedilirken Evliya Çelebinin “Seyahatname”sinde karşımıza çıkan bir diğer isimde “Koze Kazası”dır.
8.jpg
Nihayet,1524 yılından sonra benimsenip özellikle resmi kayıtlarda kullanılarak yaygınlaştırılan ve günümüze kadar ulaşan HAVZA,adından önce anıldığı şekli ile “Hevze” ve “Havze” Türk dilinde olduğu gibi Arapça ve Farsça’da da herhangi bir anlam ifade etmez. Havza’ya gelince “dalmak” ve “Havz etmek” anlamına geldiği gibi “bir parça” veya “ara” anlamlarını da ifade eder. [5]

Sonuç olarak tüm bu bilgiler ışığında Havza’nın tarihi M.Ö.2000’li yıllara değin uzanan bir eski yer leşim merkezi olmasına rağmen,ilk kez kimler tarafından kurulup ne ad verildiği bilinmemekle birlikte ve belki de geçen 4000 yılı aşkın tarihi süresince bir çok uygarlığın etki ve yer leşim alanı içinde bulunması ve bu uygarlıklar arasında da sık-sık el değiştirmiş olması nedeniyle farklı isimlerle anıldığını söyleyebilir ve bu isimler arasında bazı tarihi eser ve belgelerde sıklıkla yer alan ve yaygın olarak kullanılmış olanları da şu şekilde sıralayabiliriz: Kavza (Khavza), Hançere (Gançere,Ancere,Hanceze), Çetrik (Çermik), Thermee Phoseemeomitearem , Koze , Hevze (Havze) ve HAVZA.
Strabon Coğrafyasında Havza Tarihi

B) Arkeolojik Bakış :


Havza yöresinin yazılı tarih öncesi dönemlerini aydınlatan çalışmaların ilki 1971 yılından önce ikincisi de 1972-1973 yıllarında Prof.Dr.U.Bahadır ALKIM ve ekibi tarafından yapılmış, Tarih Kurumu adına yürütülen bu küçük çaplı kazı ve yüzey araştırmaları sonucu saptanan en eski bulgular Havza sınırları içinde Paleolitik dönemden bu yana yerleşildiğini ortaya çıkarmıştır.
Her iki tarihte yapılan kazı ve yüzey araştırmaları sırasında Havza sınırları içerisinde toplam 17 höyük ve düz yerleşme alanı,6 Roma Geç Antik Çağ yerleşmesi,7 tümülüs,1 kaya mezarı,1 mezarlık alanı ve 1 antik kaplıca kalıntısı tespit edilmiş buralarda İlk Tunç Çağı,Orta Tunç Çağı,Demir Çağı,Roma ve Geç Antik Çağ uygarlıklarına ait yerleş imlerin bulunduğu belgelenmiştir.

Strabon Çoğrafyasında Havza Tarihi


Amasyalı Coğrafyacı Strabon’a göre Samsun-Amasya toprakları arasında Phazamonitis diye anılan bir bölge vardır.([1])Bu günkü Havza’yı da içine alan bu bölgeyi Strabon şöyle anlatıyor:
“Roma komutanlarından Pompeus,Pontos krallarından Mithridates’le yaptığı savaşta tarihsel kaynaklarda Mithridates Savaşları olarak anılan Pontos zaferini kazandıktan sonra bu bölgede yaptığı gezi sırasında burada bulunan Phazemon köyündeki yerleşmeyi bir kent olarak ilan etmiş ve Neapolitis ismini vermiştir.(Merzifon tarihi konusunda yapılan bazı 

araştırmalarda,araştırmacılar bu kentin,yüzyıllar boyunca adı bir çok değişikliklere uğrayan Merzifon olmasının kuvvetli bir olasılık olduğu üzerinde durmaktadır.)
Bu ülkenin kuzey kısmı,Gazelonitis ve Amisosluların ülkesiyle sınırdaştır. Batısı,Halys nehri, doğusu Phanoria ve geri kalan kısmı da hepsinin en büyüğü ve en iyisi olan benim ülkem Amasia ile çevrilidir. Phazamonitis’in Phanaroia’ya doğru uzanan kısmında Stiphane isminde denize benzeyen bir göl(** ) vardır. Burada pek çok balık ve her çeşit otlak bulunur. Bu gölün kenarında şimdi terk edilmiş olan İkizari Kalesi,ve yakınında şimdi harabe halinde olan kralı bir saray vardır. Ülkenin geri kalan kısmı genellikle ağaçsız ve ekime elverişlidir.

Amaseia’lıların ülkesinin üst tarafında,Phazemonitis Sıcak Su Kaynakları bulunur,bunlar sağlık için çok iyidir.
Ülkemizin tarihi çoğrafyasını ve arkeolojisini incelerken başvurulan kaynakların ilk sırasında gelen Amasyalı Strabon’un “Geographika”(Çoğrafya) adlı bu eseri(**** )kimi araştırmacılara göre İ.Ö. 7 yılında,kimiler ine göre de M.S.18-19 yılları arasında yazılmıştır.

Tıpkı Evliya Çelebi gibi yazdığı her yeri gezip,yerinde inceleyerek anlatan Strabon’un Havza’yı da kapsayan alanın Phazemonitis olarak tanımlandığını belirtmesi diğer tarihsel kaynaklarında teyit ettiği gibi söz konusu tarihte ve öncesinde buraların Pontos sınırları içinde olduğunu ve Strabon’un kaydettiği Pontos-Roma savaşları sırasında Pont sınırı veya Pont karargahı olarak kullanıldığını ortaya koymaktadır.
Bölge tarihi açısından çok önemli olan Mithridates Savaşları (Pontos-Roma savaşı) genel olarak bölge ve Havza tarihi konusunda üzerinde durulması gereken önemli bir dönüm noktasını teşkil eder. Çünkü bu tarihte Strabon’unda sınırlarını aynı şekilde çizdiği alanda(-ki bu alan,günümüzdeki yer leşim yarleri-ne göre kuzeyde Kavak yada genel olarak Samsun’un güney kesimleri ve Ladik ve Havza,ile güneyde Merzifon’a kadar uzanan hattın doğuda Niksar ve batıda Kızılırmak la çevrildiği bir bölgeyi içine almaktadır.) Pontos Krallığı ile Romalılar arasında yapılan kanlı savaşlar sırasında 

bölgede bulunan hemen-hemen tüm yer leşim merkezleri yerle bir edilmiş ve yakılmıştır. Bu tahribatın Pontos uygarlığı ile sınırlı olmayıp bölgede yaşanmış Hitit çağı ve tarihten önceki devirlere (Paleolitik,mezolitik,kalkolitik ve bakır çağı) ait izlerinde önemli oranda silinmesine neden olduğu kuşkusuzdur.
Bu açıklamadan sonra tekrar Strabon’un Coğrafya eserine dönecek olursak,tanımlanan bölgede Amaseia (Amasya) lıların ülkesinin üst tarafında bulunan Phazemonitis sıcak su Kaynakları’nın Havza Kaplıcaları olduğu tartışma götürmez.
Nitekim Strabon’un sözünü ettiği bu sıcak su kaynaklarının Havza’da bulunduğu yine Strabonu kaynak göstermek suretiyle başka eserlerde de belirtilmiştir.([2])

TÜRKLER HAVZDA
Türklerin Anadolu’ya Girişi


Danişmendiler ve Selçuklular Döneminde Havza ( 1075-1398)


Havza tarihinin en önemli sayfaları arasında yer alan Selçuklular dönemi Alpaslan’ın “Emir”lerinden Melik Danişmend’in 14 Şubat 1075 te Amasya Kalesini almasıyla başlar. Kaleyi fetheden Emir Danişmend Bizans valisi Justinianus’u aynı yerde astırarak Bizans egemenliğini sona erdirdi ve Amasya Danişmendlerin merkezi durumuna geldi.
20) Samsun/Havza 1
Çevredeki kasabalar ve köyler bu arada Havza kısa bir sürede ele geçirildi. Tüm Pontus toprakları Danişmend Ahmet Gazinin yönetimi altına girdi. Bu sırada başlayan Haçlı seferleri sırasında Ahmet Gazinin ölümü üzerine emir olan oğlu İsmail Han Haçlı ordusuyla Suluova da büyük bir cenge tutuştu ama ne yazık ki savaş haçlı ordusunun zaferi ile sonuçlandı. Haçlılar Amasya başta olmak üzere ele geçirdikleri her yeri yakıp yıktılar. Bu sırada I.Kılıçarslan’ı yenen haçlı birliklerinin de Amasya ya yönelmesi üzerine bu birlikler İsmail Han’ın kuvvetleri tarafından Çorum dolayında pusuya düşürülerek ağır bir yenilgiye uğratıldı.

I.Kılıçarslan’ın ölümünden sonra Selçuklu ve Danişmend toprakları birleştirildi Amasya başkent. Gazi İsmail Han da hükümdar oldu.
1116 yılında I.Mesud’un tüm ülkeyi yönetimi altına alıp Selçuklu Sultanı olmasından sonra sırasıyla Sungur Han,Sungur Han dan sonra Melik İzzeddin Mehmed Gazi ve 1140 yılında da Niksar Emiri Yağı basan Gazi Danişmendlerin başına getirilerek Amasya Emiri oldular.

Türklerin Anadolu ya girişinden sonra Bizanslılarla Selçuklular arasında bir kaç kez el değiştiren Havza’nın 1160 da Danişmendli Emir Yağı basan tarafından alınması, Anadolu’nun yurt edinilmesi sürecinde bu bölgede gerçekleştirilmesi düşünülen yerleşimin sağlanması ve buradan çevreye yayılarak egemenlik alanının genişletilmesi konusunda Selçuklulara önemli avantajlar sağladı.* Nitekim bu dönemde Havza’nın stratejik öneminin anlaşılmasını sağlayan en önemli gelişmelerde yöreye düzenlenen Haçlı seferleri olmuştur.
Bizanslılar artan Türk baskısı karşısında bunalmışlardı. İmparator I.Aleksios Komnenos, Papa Urben’e başvurarak bir Haçlı seferi düzenlenmesini istedi.1097 deki ilk seferde yenilen Türkler 1100 de Danişmendli Emir Gazi Gümüştekin komutasında Malatya önlerinde haçlıları bozguna uğrattı ve aralarında Bohemond ve Richard gibi ünlü haçlı komutanlarının da bulunduğu pek çok kişiyi esir aldı. Niksar da hapsedilen tutsakları kurtarmak amacıyla Avrupa da yeni bir haçlı seferi düzenlendi. Bu kez Kastamonu dan Amasya yönüne ilerleyen haçlı ordusunun takip ettiği yol üzerinde Havza önemli bir geçiş noktası teşkil ediyordu. Anadolu Selçukluları ve Danişmendliler haçlıları Havza dan başlayarak Amasya önlerine kadar düzenledikleri bir dizi baskınla yıprattılar ve yine Havza üzerinden Sinop’a doğru kaçmaya çalışan bir bölüm haçlı gücüde Havza topraklarında ve Bafra yakınlarında yok edildi.[1]
Yöreye yerleşen Türkmen aşiretlerini öncelikle bu günkü Kamlık,Dere köy,Türkmen, Gidirli,Tatarkale** Şeyhler,İmircik,Şeyh safi gibi köylere iskan eden Selçuklular böylelikle önemli bir merkez olan Amasya’nın güvenliği ve bölgede Türk egemenliğinin yayılması konusunda yeni bir yerleşim ve savunma hattı oluşturmuş oldular. Havza’nın ve dolayısıyla Amasya’nın batı,kuzey-batı ve kuzey yönlerini çevreleyen bu hat adeta bir kalkan görevi üstlenerek bu yörenin güvenli bir bölge haline gelmesini sağlamıştır.


Anadolu’nun Türk Yurduna Dönüşümü Sürecinde Havza’ya Yerleştirilen Türk Boyları :


1.Kanıklılar : Tüm Anadolu ile birlikte bölgenin Türk Yurduna dönüşümü başlatan süreçte Havza’ya ilk olarak yerleştirildikleri belirlenen Türk oymaklarından Kanıklılar ,Büyük Selçuklu Devletini çıkaran 24 Oğuz boyundan birini oluşturur. Kaşgarlı Mahmut Kanıklıları Oğuz boyları arasında birinci,Reşid Ud-din ile Yazıcıoğlu da 24.sırada göstermişlerdir. Bunlardan Reşid Ud-din Kanık (Kınık) kavramını “nerede olsa azizdir” diye açıklarken, Yazıcıoğlu da “dükelinden her yirde bunlar aziz ole”şeklinde bir anlam belirtmiştir. [2] Anadolu da önemli yerleşim yapan Türk boyları arasında olan Kanıklıların bir koluda Havza’ya gelerek yereleşmiş ve bu günkü Kamlık,Dere köy,Türkmen,Şeyh safi köylerinin bulunduğu bölgeyi yurt edinmişlerdir. Yöreye yerleşimlerine Selçuklu emirlerinden Emir el-Hac Veliyyuddin b.Berekat Şah’ın * önderlik ettiği sanılan Kanıklıların merkezi Kanık(Kamlık) Nahiyesi Selçuklu ve Osmanlı dönemlerinde Havza’nın idari yapısında önemli rol oynamış,meşhur Emir Mubarizuddin İsa b.İldaş da bu nahiyeden çıkmıştır. [3]


2.Çarıklı (Çarekli) Oymağı : Afganistan da Kartuel bölgesinde Bakhtiler,Karlar ve Gurlarla yaşayan “Çar Oymağından bir bölümdür. Bu uruk 24’lü Oğuz ulusundan bir boy olup Divan-ı lügat-üt-Türk de “Çarukluğ” adı altında 22.sırada gösterilmiştir. Bıraktıkları izlerden anlaşıldığına göre anavatanları (Afganistan’a da geldikleri yer) bu günkü Tibet yöresidir. Buradan Afganistan’a,Çin’e,İran Laristan’ında Basra körfezi kıyıları ve Hürmüz Boğazına yakın bölgelere dağılan Çarekliler Anadolu da Çarek anlamı unutulunca Çarıklar,Çarıklı, Çarıklılar gibi değişmiş adlar almışlardır. Türklerin Havza yöresine iskanı sırasında Kanıklılarla birlikte gelip yerleştikleri tespit edilmiştir.


3.Gidürlü Aşireti : Türklerin Anadolu ya bu toprakları yurt edinmek amacıyla girişi sırasında en ön saflarda yer alan Gidürlüler sayılarının çokluğu ve savaşçı nitelikleri ile göze çarpıyorlardı. XI. yy. da Havza topraklarına gelerek şehrin kuzey-batı tarafına yerleşen Gidirlüler,uzun yıllar bu bölgedeki Türk hakimiyetinin temsilcisi oldular. Yerleşim yerleri olan Gidürlü (Gidirli) Selçuklu ve Osmanlı dönemlerinin önemli nahiyeleri arasında yer aldı. Emir Celaleddin Mah-melek b. Mehmed el-Huzi bu nahiyeden çıkmıştır. Selçuklu sultanı Rükneddin’in adamları arasına katılarak onun yanında saygın bir yer kazanması üzerine sultan tarafından kendisine Simre Subaşı lığı (Serleşkeri) verilen bu emir 665/1267 de çevresine topladığı Türkmenlerden oluşturduğu bir kuvvetle önce Havza şehir merkezini işgalle bağımsızlığını ilan etmiş buradan hareketle Amasya’yı da alarak Tokat tarafına yönelmiştir. Bu sırada Mısır seferinden dönen Selçuklu ordusu ile çarpışan Emir Melik, Gedağze ** Kalesine sığındı. Ünlü Emir Muineddin Pervane komutasındaki Selçuklu ordusunu uzun süre uğraştıran Melik,Pervanenin kendisine güven sözü vermesi üzerine teslim olup kaleden aşağı indi. Fakat kaleden aşağı inince hemen Moğollara şehit ettirildi. [4]


4.Eymürler : Eymürler 24 Oğuz boyundandır. Kaşgarlı Mahmud bu boyu Oğuz kabileleri arasında 11. sırada gösterir. “Son derece iyi ve zengin” diye izah edilen Eymür sözünün anlamını “beylerbeyi” şeklinde kaydedenlerde vardır. Moğol istilasının hemen öncesinde başlayan Anadolu’ya yönelik üçüncü göç dalgasında Havza topraklarına gelip yerleştikleri sanılan Eymür’lerin Havzadaki (Eymir Köyü) yerleşimi 16.yy. kayıtlarında Amasya sancağına bağlı aynı isimli üç köyden biri olarak belirtilmektedir. [5]


5. Belek ( Beley) ler : Adını Doğu Anadolu da kurulan Türk Devletçiklerinden “Artuklu Devleti”nin kurucusu Necmeddin İl Gazi Han’ın yeğeni prens Belek den alan bu Türkmen kabilesi Oğuzların Döger boyundandır [6] Bilhassa Haçlılara karşı yaptıkları savaşlarda gösterdikleri yararlılıklar ve destani kahramanlıklarla isim yapan Belekler’in ,Belek Beyin Menbiç şehrini kuşatması sırasında almış olduğu bir ok yarası ile 8 Mayıs 1124 de şehit olmasından sonra dağılarak köy hayatına geçmişler bunlardan bir kol da Havza topraklarına gelerek bu günkü Beley (Demir yurt) Köyünü yerleşime açmıştır. [7]


6. Şeyhlu (Şeyhler) Oymağı : Oğuzların Boz-Ulus şubesi üç büyük Türkmen gurubundan oluşur. Bunlar da Diyarbekir Türkmenleri,Halep Türkmenleri ve Dulkadırlu Türkmen oymakları gibi kendi aralarında büyük boylara ayrılmıştır. Şeyhlu Diyarbekir Türkmenlerini teşkil eden l8 oymaktan birinin adıdır. [8] Diğer yandan
Boz-ok kesiminde yaşayan Sam Bayatları da kendi aralarında 7 büyük obadan oluşuyordu ve bu 7 oymaktan biride yine Şeyhlu adını taşımakta idi.
Tıpkı Eymürler gibi Anadolu da oldukça geniş bir yayılma alanı olan Şeyhlu oymağının Anadolu toprakları üzerinde adını bu oymaktan almış pek çok köyü vardır. Biri de Havza da bulunan (Şeyhler Köyü) bu köyler diğer köylerimiz gibi Türkmen oluşumlarının yerleşmeleriyle kurulmuş köylerimiz arasındadır. [9]


7.İmartu (İmircik) Oymağı : “...Arkalarını Zara dağlarına dayayan bu uruklar Asya dan gelen koyuncu konar göçer oymaklarının yolu üzerinde bulunmakta idiler.”İsimlerindeki son ek olan -tu memleket anlatan bir ektir. Bu ek kaldırıldıktan sonra geri kalan “İmar” sözü Divan-ı Lügat-üt-Türk de “Eymür = İmir” sözünün aynıdır. [10]
“Amasya Tarihi”nde İmir “..sürülerle koyun sahibi,zengin anlamında olup,İmir,İmar,Imur dahi denir..” şeklinde anlatılırken,Kaşgarlı Mahmud divanında İmir için,”Oğuzlar da aydınlıkla karanlığın birbirine karışması anlamına gelir” denilmektedir.
HAVZA İLÇE COĞRAFYA
Coğrafi Yapı


Havza kısmen ova ve kısmen de dağlık engebeli bir arazi üzerinde bulunmaktadır. İlçe merkezi ise, üç tarafı dağlarla çevrili bir vadi içinde kurulmuştur.
İlçe Orta ve Doğu Karadeniz bölgesinin sahil illerini İç Anadolu, Ege, Akdeniz ve Marmara Bölgelerine bağlayan önemli bir karayolu ve demiryolu üzerinde bulunmaktadır. Karadeniz Bölgesinin, özellikle Samsun ilinin giriş kapısı niteliğini taşımaktadır.
İlçenin Samsun'a uzaklığı karayoluyla 84 km., demiryolu ile 94 km.' dir. İlçe diğer yerleşim yerlerine de yakın ve kavşak konumunda olup, Amasya'ya 53 km. Merzifon'a 24 km. Suluova'ya 15 km. Kavak'a 33 km. Lâdik'e 32 km. Vezirköprü’ ye 30 km.dir. İlçenin Ankara'ya uzaklığı ise 316 km.dir. İlçenin Doğusunda Kavak ve Lâdik ilçeleri, Batısında Vezirköprü ilçesi, Kuzeyinde Bafra İlçesi, Güneyinde Merzifon ve Suluova ilçeleri bulunmaktadır.
Yüzölçümü 788 km². olup, bunun 765 km².si kırsal kesime, 23 km².si ilçe merkezine aittir. Rakımı ise 675 m. dir.
Genellikle meşe, pelit, yer yer de iğne yapraklı çam türü bitkiler vardır.
Ilıman deniz ikliminden karasal iklime geçiş özelliğini arz etmektedir. Bazı yerlerde Karadeniz iklimi, bazı yerlerde karasal iklimi hakimdir. Kış aylarında kar yağışı ve buzlanma görülür. Yıllık yağış ortalaması metrekareye 600 kg.dır.Tersakan Çayı, Kamlık Çayı ve Havza Hacı Osman Deresi en önemli akarsularıdır. Mesudiye, Çayırözü, Şeyhkoyun, Hacıdede, Beyören, Doğançayırı, Ortaklar başlıca yaylalarıdır.
HAVZA İLÇE İDARE
İdari Yapı


İlçenin idari yapısı şu şekildedir:
-Belediyeler : 3 Adet (Merkez, Ilıca, Bekdiğin)
-Köyler : 79 Adet
-Belediyeler Bağlı Mahalleleri : 22 Adet (17'si Merkez, 2'si Ilıca Belediyesi, 3'ü Bekdiğin Belediyesi)
-Köylere Bağlı Mahalleler : 31 Adet
-Toplam yerleşim yeri : 113 (79 Köy, 31 Köy Mahallesi, 3 Belediye)
HAVZA İLÇE NÜFUS
İlçemizin toplam nüfusu (2007 sayımı) 48.615 olup, bunun 21.002'si ilçe merkezinde 27.613’ü ise kasaba ve köylerde yaşamaktadır. Nüfusun merkez ve köylere göre dağılımı aşağıdaki şekildedir.


Merkez : % 43 Köyler : %


İlçe nüfusunda son yıllarda azalma görülmekte olup, bunun nedeni ilçede iş istihdamının azlığı ve büyük şehirlere göç olmasıdır.
İlçe nüfusun ekonomik ve ticari sektörel dağılımı: (2007 sayımı)


Tarım : % 78
Hizmet : % 13
Kamu : % 7
Sanayi ve Termal Turizm: % 2

Dosya:Oren ersandik.jpg
Bölge tarihi açısından çok önemli olan Mithridates Savaşları (Pontos-Roma savaşı) genel olarak bölge ve Havza tarihi konusunda üzerinde durulması gereken önemli bir dönüm noktasını teşkil eder. Çünkü bu tarihte Strabon’unda sınırlarını aynı şekilde çizdiği alanda (-ki bu alan,günümüzdeki yerleşim yarlerine göre kuzeyde Kavak ya da genel olarak Samsun’un güney kesimleri, Ladik ve Havza ile güneyde Merzifon’a kadar uzanan hattın doğuda Niksar ve batıda Kızılırmak'la çevrildiği bir bölgeyi içine almaktadır.) Pontos Krallığı ile Romalılar arasında yapılan kanlı savaşlar sırasında bölgede bulunan hemen hemen tüm yerleşim merkezleri yerle bir edilmiş ve yakılmıştır. Bu tahribatın Pontos uygarlığı ile sınırlı olmayıp bölgede yaşanmış Hitit çağı ve tarihten önceki devirlere (Paleolitik, mezolitik, kalkolitik ve bakır çağı) ait izlerinde önemli oranda silinmesine neden olduğu kuşkusuzdur.
Mustafa Kemal Paşa ve arkadaşları 25 Mayıs 1919 günü kapalı ve hafif yağmurlu bir günde beraberlerindekiler ile birlikte üç hurda Mercedes marka otomobille Havza'ya gitmek üzere Samsun'dan hareket ederler. Otomobillerin eski olması nedeniyle bu yolculuk esnasında Mustafa Kemal Paşa'nın bindiği otomobil sık sık arıza yapar. En son ve en önemli arıza Havza'ya yakın Karageçmiş köyü civarında gerçekleşir ve araç tamamen durur. O vakitte ve orada kalmak istemeyen Mustafa Kemal Paşa maiyetindekilerle birlikte yürümek ve yürürken de okumak için duygulu bir ses tonuyla yanındakilere: "Dağ başını duman almış marşını biliyor musunuz?" diye sorar. Kimseden ses çıkmaz. Belli ki bu marşı bilmiyorlardı. Volkan patlaması bir ses yayılır Mustafa Kemal'in gür soluğundan:
Amasya Tamimi: Bağımsız bir Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin ilk habercisi ve müjdecisi olan Amasya Tamimi'nin altında imzaları bulunanlardan 20. kolordu komutanı Tuğgeneral Ali Fuat Cebesoy ve eski bahriye nazırlarından Rauf Orbay Mustafa Kemal Paşa ile görüşme talebinde bulunmuşlardır. Paşa da onların kimliklerini gizleyerek Havza'ya gelmelerini istemiştir. Ancak İngilizlerin baskısıyla İstanbul Hükümeti Mustafa Kemal Paşa'nın müfettişlik görevini sona erdirip İstanbul'a dönmesini isteyen telgraf emri ve Erzurum'daki kongrenin toplanıp kendisini bekledikleri haberi sebepleriyle Havza'dan ayrılmak zorunda kalması sonucu Amasya'ya doğru yola çıkmıştır. A.Fuat Paşa ve Rauf Orbay bundan habersiz Çeltek köyüne kadar gelmişler ama, burada Mustafa Kemal Paşa'nın Havza'dan ayrılıp Amasya'ya geçtiği iletilince geri dönüp kendileriyle Amasya'da mülaki olabilmişlerdir. Dolayısıyla böyle bir zorunluluk olmasaydı muhtemelen söz konusu "Tamim" belki de Havza'dan yayınlanacaktı.
^ Yörenin kullanımına ilişkin Hitit etkilerinin genel olarak bölge üzerinde bir egemenlik alanı oluşturulması biçiminde olduğu söylenebilir. Çünkü Havza’nın tarihte Hititler tarafından kurulmuş bir yerleşim merkezi olduğunu belgeleyen hiçbir bilgi ya da belgeye ulaşılabilmiş değildir. Hititlerin egemenliğinin yanı sıra hatta bunun da ötesinde Anadolu da kurulan ilk ve en önemli medeniyetlerden birine damgasını vurduklarını biliyoruz. Kazandıkları askeri başarılardan çok kültürel yaşamları ile dikkatleri üzerine toplayan Hitit’lerin el sanatları ve özellikle mimaride ulaştıkları boyutun çağının başka hiçbir uygarlığı ile kıyaslanamayacak kadar ileri bir düzeyde olduğu anlaşılmaktadır. Öyle ki Hitit’lerin yerleşim merkezi kurdukları her yerde bu özelliklerinin sonuçlarını gözlemek mümkün,buna karşılık binlerce yıldır süren tarihi eser yağmacılığına rağmen günümüzde bile Hitit izlerini ortadan kaldırabilmek imkânsızdır. Buna göre Havza merkez ve köylerinde şimdiye kadar ele geçen çeşitli tarihi eserlerin hemen hiçbirinde Hitit mirasının belirtilerine rastlanmadığına göre bu yörenin Hitit egemenlik alanı içerisinde kaldığı ama özellikle Havza’nın Hititler tarafından kurulmuş bir yerleşim merkezi olmadığı ileri sürülebilir.
Ağcamahmut | Ağdırhasan | Armutlu | Arslançayırı | Aşağısusuz | Aşağıyavucak | Başpelit | Belalan | Beyköy | Beyören | Boyalı | Celil | Cevizlik | Çakıralan | Çamyatağı | Çayırözü | Çelikalan | Çeltek | Çiftlikköy | Demiryurt | Dereköy | Doğançayır | Dündarlı | Ekinpınar | Elmacık | Ereli | Erikbelen | Ersandık | Esenbey | Eymir | Gelincik | Gidirli | Güvercinlik | Hacıbattal | Hacıdede | Hecinli | Hilmiye | İmircik | Kaleköy | Kamlık | Karabük | Karageçmiş | Karahalil | Karameşe | Karga | Kayabaşı | Kayacık | Kemaliye | Kıroğlu | Kirenlik | Kocaoğlu | Kocapınar | Kuşkonağı | Küflek | Meryemdere | Mesudiye | Mısmılağaç | Mürsel | Orhaniye | Ortaklar | Paşapınar | Pınarçay | Sivrikese | Sofular | Şerifali | Şeyhali | Şeyhkoyun | Şeyhler | Şeyhsafi | Taşkaracaören | Tekkeköy | Tuzla | Uluçal | Yağcımahmut | Yaylaçatı | Yazıkışla | Yenice | Yeşilalan | Yukarısusuz | Yukarıyavcuk